
İçindekiler
PEK KÖTÜ DAVRANIŞ SEBEBİYLE BOŞANMA
1-Genel Olarak
Toplumsal hayatın birçok alanında olduğu gibi toplumun temelini oluşturan aile içinde de şiddete çokça rastlanmaktadır. Aile içi şiddet, bireylerin özel sorunu olmaktan çıkıp toplumsal sorun haline dönüşmüştür. Aile içi şiddet belirli bir bölgeye veya kültüre mahsus değildir. Hatta aile içi şiddetin çoğunlukla eğitim düzeyi düşük ailelerde görüldüğü düşünülse de şiddet eylemi eğitim düzeyine bağlı olmaksızın her aile görülebilmektedir. Toplumda bu yönde bir algı genellikle eğitim düzeyi yüksek kadınların utanmalarından dolayı şiddet olayını gizlemeleri veya ilgili makamlara bildirmemelerinden kaynaklanmaktadır. İlk şiddet eylemine maruz kalan eşin sessiz kalması, diğer eşin sonraki zamanlarda şiddete devam etmesinin başlıca nedenlerinden birisidir.
Şiddetin eşler ve çocuklar üzerindeki etkileri nedeniyle şiddete uğrayan bireyleri korumak için birçok yasal düzenleme yapılmıştır. Uluslararası belgelerde kadına ve çocuğa karşı şiddeti engellemeye yönelik düzenlemeler yapılmıştır. Benzer şekilde iç hukukumuzda da aile içi şiddetin önlenmesine yönelik düzenlemeler mevcuttur.
Örneğin; 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunda şiddete uğrayan eşe yönelik alınabilecek tedbirler yer almaktadır. Türk Ceza Kanunu’nun 232. maddesinde aynı konutta birlikte yaşayan kişilerin birbirlerine yönelik şiddet gibi eylemleri nedeni ile kötü muamele suçu düzenlenmiştir. Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 195. maddesinde yer alan evlilik birliğinin korunmasına yönelik olan düzenleme sayesinde eşlerden birinin kişiliğini tehlikeye düşüren aile içi şiddet halinde birlikte yaşamaya ara verilmesi tedbirinin uygulanması mümkündür.
Buradan hareketle şiddete uğrayan eşin evliliği devam ettirmek istemeyeceği göz önünde bulundurularak Türk Medeni Kanunu’nda şiddete uğrayan eşin dayanabileceği özel boşanma sebebi düzenlenmiştir; bu da pek kötü davranış sebebiyle boşanmadır.
Pek kötü davranış sebebiyle boşanma TMK’nun 162. maddesinde düzenlenen özel boşanma sebebidir.
TMK’nun 162. maddesindeki düzenleme şu şekildedir: “Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir. Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı yoktur.”
TMK’nun 162. maddesinde 3 ayrı boşanma sebebi düzenlenmiştir; hayata kast, pek kötü davranış ve onur kırıcı davranış nedeni ile boşanma. Genel olarak, bahsedersek; diğer eşin hayatına yönelik olarak yapılan kasıtlı davranışlar hayata kast, diğer eşin vücut bütünlüğüne ve sağlığına karşı yapılan acı verici davranışlar pek kötü davranış ve diğer eşin şeref ve haysiyetine yönelik saldırılar ise onur kırıcı davranışlar olarak kabul edilmektedir. Bu yazımızda pek kötü davranış nedeni ile boşanma konusuna ayrıntılı olarak yer verilecektir.
2- Pek Kötü Davranışın Niteliği
Eşlerin yükümlülüklerden biri, diğer eşin beden ve manevi varlığına saygı duymaktır. Şiddet temelli boşanma sebebi olan pek kötü davranış eşlerden birinin bu yükümlülüğe aykırı davranışının sonucudur.
Pek kötü davranış, mutlak ve kusura dayanan boşanma sebebi olarak düzenlenmiştir. Mutlak boşanma sebebi olmasının sonucu; pek kötü davranışın ispatlanması durumunda hakim ortak hayatın hayatın çekilmez hale gelip gelmediğini araştırmayacak ve boşanma kararı verecektir.
Pek kötü davranış, bir eşin diğer eşin vücut bütünlüğüne ve sağlığına karşı yaptığı maddi nitelikteki olumsuz davranışlardır. Bu davranışlar her türlü bedensel ve ruhsal sağlığı bozucu ve tehlikeye düşürücü, acı ve ıstırap vermek, eziyet etmek amacı ile yapılan her türlü kasıtlı hareketlerdir. Burada dikkat edilmesi gereken noktalardan birisi, hayatı tehdit eden düzeye ulaşan eylemler öldürme amacı taşıyorsa hayata kast kapsamında ele alınacaktır. Eşe yönelik yapılan öldürme amacı taşımayan davranışlar ise pek kötü davranış sayılacaktır.
Davranışın boşanma sebebi olabilmesi için işkence ve eziyet boyutuna gelmesi , davranışın belirli bir ağırlıkta olması gerekmektedir. Zira her türlü kötü davranış değil işkence ve eziyet boyutuna gelmiş davranışlar TMK’nun 162. maddesi kapsamında boşanma sebebi olarak kabul edilmiştir.
Harekete maruz kalan eşin, bu hareketi sübjektif olarak pek kötü davranış olarak nitelendirmesi yeterli değildir. Bu hareketin objektif olarak da pek kötü davranış şeklinde nitelendirilmesi gerekmektedir. Objektif kriter olarak hareketin sadece vücut bütünlüğüne yönelik olması, eşin fiziksel acı duymasına neden olması yeterli değildir. Bu hareketin ayrıca eşin fiziksel veya ruhsal sağlığını bozacak acı hissetmesine neden olacak düzeyde yani eziyet işkence düzeyinde olması gerekir. Hareketin merhamet, acıma ve şefkat duygularıyla bağdaşmaması esas alınmaktadır. Kısaca pek kötü davranış denilince akla eziyet ve işkence gelmektedir. Görüldüğü gibi pek kötü davranışın belirlenmesinde net bir ölçüt yoktur. Hareketin işkence ve eziyet boyutuna ne şekilde ve hangi hallerde varacağının takdiri hakime aittir.
Pek kötü davranış olarak kabul edilebilecek eylemlerin tek tek sayılması mümkün değildir. Pek kötü davranış olarak kabul edilebilecek eylemlere örnek vermek gerekirse; acımasızca fiziksel şiddet uygulamak, sürekli fiziksel şiddet uygulamak, silah doğrultmak, karısını döverek evden kovmak, aşırı sıklıkta yahut anormal şekilde cinsel ilişkiye zorlamak, hapsetmek, toplum içine çıkmaya uygun kıyafet giymesine engel olmak, gebelikten korunma yöntemlerini kullanmasına izin vermemek, HIV virüsü taşıdığını bilerek isteğine aykırı olarak eşi ile cinsel ilişkiye girmek, eşin başta ailesi olmak üzere insanlarla görüşmesine izin vermemek, eşin önceki evliliğinden olan çocuğu ile görüşmesine izin vermemek, eşin banyo yapmasına kişisel bakımını yapmasına izin vermemek gibi davranışlar.
Kocanın karısına tokat atması pek kötü davranış sayılır mı? Kocanın karısına sadece bir kez bir tokat atması eziyet ve işkence sayılamayacağından pek kötü davranış sebebiyle boşanma nedeni kabul edilemez. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2014/11559 E. 2014/22133 K. sayılı 10/11/2014 tarihli kararında kocanın belirtilen tarihte eşine tokat attığı anlaşılmış ise de kocanın bu davranışının pek kötü muamele ve onur kırıcı davranış olarak kabule yeterli olmadığı belirtilmiştir. Bir tokat atılması, eziyet veya işkence düzeyine varmadığı için pek kötü davranış sebebiyle boşanma istenemez. Ancak bu hareket evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma davasına konu edilebilir. Burada dikkat edilmesi gereken husus her durumun kendi içinde özel olarak değerlendirilmesi gerektiğidir. Şöyle ki tokat atılan eşin sosyal konumu, mesleği, hareketin nerede kimin yanında yapıldığı gibi hususlar değerlendirilerek onur kırıcı davranış nedeniyle boşanma talep edilebilir.
Pek kötü davranışın sürekli olması gerekli midir? Bir kez yapılan eylem pek kötü davranış olarak kabul edilebilir mi? Pek kötü davranış sebebiyle boşanmaya karar verilebilmesi için eylemin sürekli olması şart değildir. Önemli olan eylemin ağır olup olmadığıdır. Örneğin kadının bir defa acımasızca dövülmesi veya kemik kırığına neden olacak şekilde yaralaması pek kötü davranış olarak kabul edilmesi için yeterlidir. Ayrıca eşe sadece bir tokat atılması pek kötü davranış olarak kabul edilmezken eşe her gün kasıtlı olarak bir tokat atılması eziyet olarak kabul edilmektedir. Yani yapılan davranışın ağırlığı pek kötü davranış olarak kabul edilmesi için yeterli olmadığı durumlarda süreklilik unsurunun arandığı söylenebilir. Yargıtay’ın yerleşik içtihatına göre süreklilik gösteren şiddet eyleminin eziyet ve işkence niteliği taşımakta ve pek kötü davranış olarak kabul edilmesi gerekmektedir.
Pek kötü davranış kasıtlı yapılmalıdır. Akıl hastası olan eşin hareketleri kasıtlı olamayacağından bu kişinin davranışları pek kötü davranış sebebiyle boşanma davasına konu edilemez. Ayrıca eşin kaza ile gerçekleştirdiği eylemleri de pek kötü davranış sebebiyle boşanma davasına konu edilemez. Kendi isteği ile alkol alarak geçici olarak ayırt etme gücünü kaybeden ve eşini acımasızca döven koca eylemi hatırlamadığını iddia ederek davranışının sonucundan kurtulamaz.
Kayınpederin gelinini dövmesi pek kötü davranış olarak kabul edilir mi? Pek kötü davranışın bir eşten, diğer eşe yönelik gerçekleşmesi gerekmektedir. Yani eş dışında üçüncü kişiler tarafından diğer eşe yönelik gerçekleştirilen eylemler pek kötü davranış olarak kabul edilmez. Örneğin; aynı evde yaşasalar dahi kayınpeder, kayınvalide veya diğer yakın akrabaların gelini dövmesi kadına pek kötü davranış nedeni ile boşanma hakkı vermez. Bu hallerde evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı boşanma davası açılması mümkündür.
Pek kötü davranış aktif bir davranış olabileceği gibi pasif bir davranış yani bir eylemde bulunmama yoluyla da olabilir. Örneğin, annesinin eşine sürekli hakaret etmesine seyirci kalınması, eşin sağlık hizmetlerinden yararlanmasının engellenmesi, eşin aç bırakılması pasif davranış ile pek kötü davranışa örnektir.
Haksız tahrik altında pek kötü davranış gerçekleştirilmişse ne olur? Pek kötü davranışın haksız tahrik altında eşe karşı gerçekleştirilmesi eylemin meşrulaştırılmasına neden olmaz. Örneğin; karısının zina yaptığını öğrenen koca, eşini çırılçıplak sokağa atarsa, eylemin haksız tahrik altında yapıldığı açık olsa dahi pek kötü davranışta bulunmuş sayılır.
Pek kötü davranışın aynı zamanda suç olması gerekli midir? Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 232. maddesinde kötü muamele suçu düzenlenmiştir. Ancak hareketin pek kötü davranış olarak kabul edilebilmesi için TCK açısından suç teşkil etmesi gerekmez.
Dava hakkı ne zaman düşer? TMK’nun 162. maddesi, davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkının düşeceğini düzenlemiştir. Pek kötü davranış tekrar ediyorsa her eylemden sonra süre yeniden işlemeye başlar. Pek kötü davranış olarak kabul edilen eylem aynı zamanda suç teşkil etse dahi dava açmak için belirlenen süreler uzamaz. Pek kötü davranış sebebiyle boşanma davası için belirlenen süreler hak düşürücü sürelerdir, bu nedenle hakim tarafından re’sen dikkate alınır. TMK’nun 162. maddesine göre eylemin affedilmesi halinde de dava hakkı düşecektir.
Ankaranın başarılı ve deneyimli boşanma avukatlarından olan Avukat Esra Demirel ve Demirel Hukuk Ofisi olarak bu yazımızda, pek kötü davranış sebebiyle boşanma ele alınmıştır. Tarafların hak kaybına uğramaması ve bu zorlu süreci daha iyi atlatabilmeleri için eşler arasındaki uyuşmazlıkların alanında uzman avukatlarla birlikte gerçekleştirilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu aşamada Ankara Boşanma Avukatı Esra Demirel ve Demirel Hukuk Ofisi bilgi ve tecrübesiyle hukuki sorunlarınızın çözümünde danışmanınız ve desteğiniz olacaktır.