
VESAYETİ GEREKTİREN HALLER
A-Yaş Küçüklüğü
18 yaşından küçük olan çocuklar reşit olacakları zamana kadar anne babalarının velayeti altındadır. Ancak anne babanın her ikisinin de ölmesi veya velayetin anne babadan kaldırılması gibi durumlarda yani çocuk velayet altında bulunmadığı takdirde çocuğun vesayet altına alınması gerekmektedir. bu durumlarda mahkeme tarafından çocuğa vasi tayin edilecektir.
Eşlerin boşanması durumunda velayet anne veya babadan birine verilir. Velayet kendisine verilen anne veya babanın ölmesi durumunda çocuğun velayeti kendiliğinden sağ kalan eşe geçmez. Bu durumda ya mahkeme uygun görürse sağ kalan ebeveyn çocuğa veli olarak tayin edilir ya da çocuğa vasi atanır.
B-Kısıtlama Nedenlerinin Mevcut Olması
Kısıtlama nedir? Kısıtlama, 18 yaşından büyük reşit olan bir kişinin Türk Medeni Kanunu’nda (TMK) belirtilen sebeplerin bulunması halinde fiil ehliyetinin mahkeme kararıyla kısıtlanmasına karar verilmesidir. Kısaca kısıtlama, reşit bir kişinin fiil ehliyetinin mahkeme tarafından sınırlandırılmasıdır.
Kanunda belirtilen sebepler nedeniyle kendini ve şahsi menfaatini koruyamayan bir kişinin menfaatinin korunması amacıyla kısıtlama kararı verilmektedir.
Kişiye vasi atanması yerine veli tayin edilebilir mi? 18 yaşından küçük bir kişinin anne veya babasından birisinin hayatta olması durumunda kişiye vasi tayin edilmesi yerine bu kişi anne veya babasının velayeti altına bırakılabilir.
Hakkında kısıtlama kararı verilmiş olan kişiye kısıtlı denilir.
Kısıtlama kararı, yenilik doğuran bir karardır.
Kısıtlama sebepleri TMK’da sınırlı olarak sayılmıştır. Bu sebepler dışında başka bir gerekçe ile bir kişi hakkında kısıtlama kararı verilemez. Kısıtlama sebepleri şunlardır:
1-Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı
TMK’nun 405/1. maddesine göre “Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her ergin kısıtlanır.”
Her akıl hastası mutlaka kısıtlanır mı? Kanun maddesinden de anlaşılacağı üzere her akıl hastası veya akıl zayıflığı özürü bulunan her kişinin mutlaka kısıtlanması gerekmemektedir.
Akıl hastası veya akıl zayıflığı özürü bulunan bir kişinin kısıtlanmasına karar verilebilmesi ya kendi işlerini görmekten aciz olması veya korunması ve bakımı için sürekli yardımı muhtaç bulunması yahut başkalarının güvenliğini tehlikeye sokmakta olması gerekmektedir.
Bu şartlardan birinin bulunması halinde kişinin kısıtlanmasına karar verilecektir.
2-Savurganlık, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşam tarzı, kötü yönetim
TMK’nun 406. maddesine göre “Savurganlığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı veya malvarlığını kötü yönetmesi sebebiyle kendisini veya ailesini darlık veya yoksulluğa düşürme tehlikesine yol açan ve bu yüzden devamlı korunmaya ve bakıma muhtaç olan ya da başkalarının güvenliğini tehdit eden her ergin kısıtlanır.”
Savurganlık, bir kişinin geliriyle bağdaşmayacak şekilde düşüncesizce fazla harcamada bulunmasıdır. Savurganlığın (israfın) alışkanlık derecesine varması ve uzun süredir devam ediyor olması gereklidir. 1-2 defa fazla, ölçüsüz para harcanması savurganlık olarak kabul edilemez.
Alkol bağımlılığı, alkollü içkiye aşırı düşkünlük, içki içmeyi aşırı şekilde alışkanlık haline getirmedir. Zaman zaman normal bir şekilde alkol alan kişi alkol bağımlısı olarak kabul edilemez. Ayrıca alkol bağımlılığı ile sarhoşluk farklı kavram ve durumdur, sarhoşluk kısıtlama nedeni değildir.
Uyuşturucu madde bağımlılığı, eroin kokain esrar gibi uyuşturucu madde kullanmayı alışkanlık haline getirme, uyuşturucu made kullanmaktan vazgeçememe, kullanmadığı zaman krize girme durumudur.
Kötü yaşam tarzı, çirkin, toplum düzeniyle bağdaşmayan genel ahlaka aykırı hayat sürmedir. Örnek olarak; fuhuş, sahtekarlık gösterilebilir.
Kötü yönetim, bir kişinin malvarlığını kötü yönetmesi veya mali işleriyle yeteri kadar ilgilenmemesidir. Malların zayi olmasına azalmasına aldırış etmemek, malların idare ve korunması kabiliyetinden yoksun olma, menfaatini bilmemektir.
Kanunda sayılan bu nedenlerden birinin bulunması halinde kişinin kısıtlanmasına karar verilebilmesi için ayrıca ya kendisini veya ailesini darlık ve yoksulluğa düşürme tehlikesine yol açması ve bu yüzden sürekli korunmaya ve bakıma muhtaç olması veya başkalarının güvenliğini tehdit etmekte olması gereklidir.
3-Özgürlüğü bağlayıcı ceza
TMK’nun 407. maddesi gereğince “Bir yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı bir cezaya mahkûm olan her ergin kısıtlanır. Cezayı yerine getirmekle görevli makam, böyle bir hükümlünün cezasını çekmeye başladığını, kendisine vasi atanmak üzere hemen yetkili vesayet makamına bildirmekle yükümlüdür”
1 yıl ve daha üzeri özgürlüğü bağlayıcı cezaya yani hapis cezasına mahkum olan kişi kısıtlanır. Mahkeme tarafından verilen 1 yıl ve daha fazla hapis cezasının kesinleşmesi gerekmektedir. ancak hapis cezasının kesinleşmesi ile birlikte kişi kendiliğinden kısıtlanmaz. Cezayı yerine getirmekle görevli makam, böyle bir hükümlünün cezasını çekmeye başladığını, kendisine vasi atanmak üzere hemen yetkili vesayet makamına bildirmekle yükümlüdür. İhbar üzerine mahkeme tarafından kısıtlama kararı verilecektir.
4-İsteğe bağlı kısıtlama
TMK’nun 408. maddesi gereğince “Yaşlılığı, engelliliği, deneyimsizliği veya ağır hastalığı sebebiyle işlerini gerektiği gibi yönetemediğini ispat eden her ergin kısıtlanmasını isteyebilir.”
Bu düzenlemeyle bir kişinin kendi isteğiyle kısıtlanmasını isteme mümkün hale getirilmiştir.
Yukarıda belirtilen kısıtlama sebeplerinin bulunması halinde kısıtlanacak kişinin bunu isteyip istememesinin bir önemi bulunmamaktadır. Ancak TMK’nun 408. maddesi gereğince kısıtlama kararı verilebilmesi için kişinin kısıtlanmayı bizzat istemesi gerekmektedir. böyle bir istem olmadan mahkeme kişinin kısıtlanmasına karar veremez.
Elbette ki bu madde her isteyenin kısıtlanacağı anlamına gelmemektedir. İstek üzerine kişinin kısıtlanmasına karar verilebilmesi için kişinin ya yaşlılıktan ya sakatlıktan veya deneyimsizlikten yahut ağır hastalıktan ötürü işlerini gereği gibi yönetememesi gerekmektedir.

Ankaranın başarılı ve deneyimli boşanma avukatlarından olan Avukat Esra Demirel ve Demirel Hukuk Ofisi olarak bu yazımızda, vesayeti gerektiren haller konusu ele alınmıştır. Tarafların hak kaybına uğramaması ve bu zorlu süreci daha iyi atlatabilmeleri için eşler arasındaki uyuşmazlıkların alanında uzman avukatlarla birlikte gerçekleştirilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu aşamada Ankara Boşanma Avukatı Esra Demirel ve Demirel Hukuk Ofisi bilgi ve tecrübesiyle hukuki sorunlarınızın çözümünde danışmanınız ve desteğiniz olacaktır.
- Ankara Avukat
- Ankara Boşanma Avukat
- Ankara boşanma avukatı
- Ankara Boşanma Avukatı Esra Demirel
- Ankara boşanma avukatı ücreti ücretleri fiyatı ne kadar
- Avukat Esra Demirel
- boşanma
- Boşanma Avukatı Ankara
- Boşanmak için ne yapmak gerekir ne yapmalıyım
- Boşanmak için ne yapmalıyım ne yapmak gerek
- Boşanmak istiyorum
- En iyi boşanma avukatı Ankara
- En iyi tecrübeli deneyimli kadın boşanma avukatı Ankara tavsiye yorum
- Nasıl boşanırım boşanabilirim